Güneş Ülkesi (Civitas Solis), 17. yüzyılı ütopik edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. İtalya’nın karanlık Orta Çağ sonrasındaki aydınlanma mücadelesine de katkıda bulunan bu yapıt, hem felsefi hem de siyasi bakış açılarıyla dikkat çekiyor. Campanella, metninde ideal bir toplumu, bu toplumun örgütlenme biçimini ve bireylerin bu toplum içindeki rollerini detaylı bir şekilde tarif ediyor. Güneş Ülkesi, felsefi ve politik anlamda ütopik düşüncenin gerçekten de somut bir örneği ve Thomas More’un Ütopya’sıyla sık sık kıyaslanıyor. Fakat pek çok benzeri ve ardılında olmayan şey az önce de belirttiğimiz ayrıntılı tariflendirme.
Güneş Ülkesi
Campanella, Güneş Ülkesini 1602 yılında yazmış. Tam da Avrupa'nın, din savaşları, bilimsel devrimler ve siyasi kargaşalarla çalkalandığı dönem yani. Bir filozof, teolog ve astrolog olarak, bu kaotik ortamı analiz ederek daha ideal bir toplumsal düzenin nasıl kurulabileceğini hayal etmeye çalışmış belli ki. İtalyan Engizisyonu tarafından yargılanan ve uzun yıllar hapis yatan Campanella, Güneş Ülkesi'ni bu zorlayıcı koşullar altında kaleme almış. Bu durum, kitabın devrimci ve eleştirel tonunu güçlendiren bir unsur olarak değerlendirilebilir.
Kitap, isimsiz bir denizcinin anlatımıyla başlıyor. Denizci, keşif yolculuğu sırasında ulaştığı Güneş Ülkesi adlı ideal toplumu tarif ederek devam ediyor. Bu toplum, filozoflar tarafından yönetilen, eşitlikçi, bilimsel ve manevi bir düzene sahip bir şehir-devlet. Bahsi geçen toplumda bireysel mülkiyet yok ve herkes yeteneklerine göre çalışıyor. Bu yönüyle Karl Marx'ın 1875'e tarihlenen Gotha Programı'nın Eleştirisi adlı çalışmasındaki "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" cümlesine de feyz olduğunu rahatlıkla düşünebiliriz.
İçeriği biraz açmaya çalışırsak karşımıza ilk çıkan Güneş Ülkesi’nde bireysel mülkiyetin yasak olduğu oluyor. Burada tüm kaynaklar ortaklaşa paylaşılıyor ve ihtiyaçlar eşit bir şekilde karşılanıyor. Kolektivizm ön planda. Bunun yanında bilgiye ve eğitime büyük önem veriliyor. Güneş Ülkesi, bilim ve felsefeyi temel alan bir yönetim anlayışıyla yönetiliyor. Metnin şimdi saydığımız yönleriyle çelişir gibi görünse de aslında tam olarak öyle olmayan bir durum da var. Campanella, Güneş Ülkesi’nde dini unsurları toplumsal düzenle harmanlıyor. Ancak bu din, Katolik dogmalarından uzak, daha evrensel bir anlayışı benimsiyor. Tam olarak dinden kopmamakla birlikte daha rahat bir din anlayışı üzerinde duruyor diyebiliriz. Yazarın astrolojiye ve bilime olan ilgisi ve bu konudaki uzmanlıklarından kaynaklı olarak, Güneş Ülkesi’nin düzeninde belirgin bir şekilde hissediliyor. Gezegenlerin ve yıldızların insan yaşamını etkilediğine inanırken bu inancı toplumsal düzenin bir parçası olarak betimliyor Campanella.Güneş Ülkesi'nin Platon’un Devlet’i ve Thomas More’un Ütopya’sından etkilenmiş olduğu aşikâr. Ancak Güneş Ülkesi, bu eserlerden farklı olarak daha teolojik ve kozmolojik bir perspektif sunuyor. Platon’un filozof-kral modelini benimseyen Campanella, bu modeli Hristiyanlıkla harmanlayarak uygulamaya çalışıyor. İnanın çok da sakil durmuyor. İyi niyetli bir çabayı, tam da olmasını hayal ettiği şekliyle satırlara yansıtmış.
Metnin önemli noktalarından biri de insanların doğayla uyum içinde yaşaması gerektiğini savunması. Campanella'ya göre bilim ve akıl, bu uyumu sağlamak için kullanılmalı. Bu konudaki bakış açasını kitabın pek çok yerinde tam da anlatmak istediği gibi anlatıyor.
Diğer önemli bir noktanın döneme yönelik ağır bir eleştiri içerdiği olduğunu söyleyelim. Monarşi, feodalizm ve kilisenin yozlaşmış yapısı, dönemin Avrupa'sında yaşanılanın aksine bu ideal toplumda tamamen ortadan kaldırılmış.
Felsefi bir metin olmasının yanında roman olarak da düşünebileceğiniz kitapta basit ve anlaşılır olması düşünülerek sanırım, tüm metin diyalog formunda yazılmış. Bu diyalog, okuyucunun hem bir gözlemci hem de bir sorgulayıcı rolü üstlenmesine olanak tanıyor. Bir şeyleri yaparken kararları siz veriyorsunuz ama kendi kararınızı da sorgulama şansına sahipsiniz yani metni okurken. Dili, dönemin diğer ütopik eserlerine kıyasla daha felsefi ve yoğun bir yapıya sahip. Buna karşılık zevkle ve zorlanmadan okuyabileceğiniz bir metin olduğu kesin.
Kendi döneminden sonra, özellikle Sosyalistleri etkilediği net olan Güneş Ülkesi, toplumsal düzen, eşitlik ve adalet konularında tarihsel tartışma başlatan önemli bir yapıt. Campanella’nın ideal toplumu, hem dönemin sorunlarına bir eleştiri hem de geleceğe yönelik bir umut olarak okunabilir. Kitap, siyasi, felsefi ve dini unsurları harmanlayarak yalnızca ütopik edebiyatın değil, genel olarak insanlık tarihinin düşünsel evrimine de katkıda bulunduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Bendeki edisyonu 1996 yılında çıkan Can Yayınları versiyonu. Günümüzde farklı yayınevleri tarafından basılmış çevirilere ulaşmak mümkün.
YORUMLAR