İnsandan Öte
Roman, doğaüstü yeteneklere sahip olan ve toplum tarafından dışlanmış bir grup bireyin bir araya gelerek "Gestalt organizma" adını verdikleri kolektif bir varlık oluşturmasını anlatıyor. Karakterler tek tek incelendiğinde eksik ve uyumsuz bireyler gibi görünse de, bir araya geldiklerinde olağanüstü yeteneklere sahip bir süper organizmaya dönüşüyorlar.
Üç ana bölümden oluşan romanın ilk bölümü Muhteşem Alık (The Fabulous Idiot), zihinsel engelli ancak telepatik bir çocuğun kendisi gibi olanlarla bağlantı kurmaya başlamasını anlatıyor. İkinci bölüm Bebek Üç Yaşında (Baby Is Three), karakterlerin bir arada durarak bir Gestalt organizma haline gelmelerini merkeze alıyor. Son bölüm Ahlâk (Morality) ise yeni türün etik ve ahlaki yönlerini sorgulayan bir bölüm ve nefis bir şekilde insanüstü varoluşun anlamını tartışıyor. Bu yapısıyla roman, geleneksel anlatım kalıplarını kırarak hem psikolojik bir derinlik kazanırken hem de karakterlerin dönüşüm sürecini metaforik bir çerçeve içinde sunuyor.
Öncelikli olarak Sturgeon, insanlığın bir sonraki evrimsel aşamasına dair spekülatif bir bakış açısı sunuyor bize İnsandan Öte'de. Gestalt organizma, bireysel insanın sınırlarını aşan, kolektif bilinçle hareket eden ve telepati gibi yeteneklerle donatılmış bir yeni tür. Bu, modern transhümanist düşüncelerle paralellik gösteren bir kavram. Diğer tarafta romanın karakterleri, fiziksel ya da zihinsel olarak normlara uymayan bireylerden oluşuyor. Toplum tarafından dışlanmış bu insanlar, kendi içlerinde bir anlam ve bütünlük buluyorlar. Sturgeon, romanın pek çok yerinde toplumun marjinallerle nasıl başa çıktığını ve bireyin toplum içindeki yerini sorgulamaktan çekinmiyor. Bu arada yazılıp yayınlandığı dönem düşünüldüğünde ciddi bir cesaret gerektiren bir sorgulama bu.
Özellikle bahsetmek istediğim bölüm olan üçüncü bölüm, Gestalt organizmanın etik sorumluluklarını irdeliyor. Eğer insanlığın evrimsel geleceği bu şekilde olacaksa, geleneksel ahlak anlayışı nasıl dönüşmelidir sorusunu soruyor. Daha üstün bir varlığın, insan yasalarına ve etik kurallarına tabi olup olmayacağını sorguluyor.
Ayrıca Sturgeon, bilim kurgu edebiyatında sıklıkla kullanılan telepati temasını, yalnızca bir araç olarak değil, insan bilincinin evrimsel gelişiminin ana unsuru olarak ele alırken, bahsi geçen telepatik iletişim, bireysel benliğin ortadan kalkmasına ve kolektif bir varlık formunun oluşmasına imkan tanıyor ki oldukça değişik ve üçüncü bölümdeki etik yaklaşıma mecburi bir kapı açıyor.
Klasik bilim kurgu eserlerinden farklı olarak, karakter odaklı psikolojik derinliği ve felsefi sorgulamalarıyla öne çıkan İnsandan Öte'de Sturgeon, yalnızca olay örgüsüne değil, bireyin iç dünyasına ve bilinç akışına da önem veriyor. Bu blogda ödüller ile pek işimiz yok ama romanın Hugo Ödülü'nü kazanamadığını, International Fantasy Award’ı aldığını ve pek çok bilim kurgu yazarı tarafından övgüyle karşılandığını belirtmeden geçmeyelim. Isaac Asimov ve Arthur C. Clarke gibi isimler, romanı türün önemli eserlerinden biri olarak değerlendirmiş. Bu arada romanın alamadığını Hugo Ödülünü Fahrenheit 451'in aldığı ve diğer rakiplerin Arthur C. Clarke'ın Çocukluğun Sonu (Childhood's End), Hal Clement'in Ağır Görev (Mission of Gravity) ve Isaac Asimov'un Çelik Mağaralar'ı (The Caves of Steel) olduğu düşünüldüğünde ne kadar başarılı bir roman olduğu da ortaya çıkıyor.
Sonuç olarak İnsandan Öte, yalnızca bir bilim kurgu romanı olmanın ötesinde, insan doğasına, ahlaka ve evrimsel sürecin geleceğine dair derin sorular soran bir fütüristik başyapıt . Sturgeon’un karakter inşası, psikolojik çözümlemeleri ve bilimsel spekülasyonları, romanı sadece türün hayranları için değil, insan doğası üzerine düşünen herkes için ilgi çekici kılıyor. Romanın, bilim kurgu edebiyatının klasiklerinden biri olarak değerlendirildiği de söylemeden geçmeyeyim.
YORUMLAR